AKP MKYK üyesi Orhan Miroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Mehmet Uçum’un Van’da Abdullah Zeydan kararına dair muhalefetin dışında parti içindekileri de eleştiren açıklamalarına tepki gösterdi. Miroğlu, “Onlar da ‘devletin istediği doğrultuda konuşmazlarsa’ kayıt altına mı alınacaklar, film başa sarılıp ‘aslında bölücü’ mü sayılacaklar” dedi.
Uçum’un Van’da DEM adayı Zeydan ile ilgili sürece dair dün yaptığı paylaşımda partili bazı kişileri hedef alan açıklamasına AKP içinden tepkiler devam ediyor. Eski AKP Ardahan Milletvekili Orhan Atalay’ın ardından eski Mardin Milletvekili ve AKP MKYK üyesi Miroğlu da, Uçum’un “İktidar içindeki neoliberallerin tutumu da kaydedildi” açıklamasına yanıt verdi.
Miroğlu, “Partimizin sembolü haline gelmiş bir dostumuz, partimizin siyasi ve hukuki işler başkanı olarak konuşur bir başka dostumuz ‘devlet adına kayıt’ tutarsa, hiç birimiz Cumhurbaşkanımızın bizi davet ettiği yüzleşmeyle ‘gerçek bir yüzleşme’ yaşayamayız” diye yazdı. Miroğlu, Van’da mazbatanın DEM Partili Zeydan’a verilmesini doğru bulanların susturulması halinde AKP’li Kürtlerin nasıl kendi aralarında konuşabileceğini sordu.
Miroğlu’nun paylaşımı şöyle:
“Aday tercihlerinin, hemen son birkaç seçimde değişmeden devam eden siyasi vitrinin, Kürt muhafazakarları HÜDA- PAR ve YRF’a, seküler Kürtleri’de CHP ve DEM’e ‘havale etme’ ve ‘ mecbur etme’ siyasetinin, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, partinin karar organlarına uzanan bilgi kanallarının aydınlanmaya muhtaç hale gelmiş olmasının, istişare mekanizmalarındaki ve entelektüel zemindeki vasatlığın, emekliler ve ekonomi gibi , seçmenin “Türkiye Yüzyılı” ufku sebebiyle tolere etmesini bekleyemeyeceğimiz durumlar ve daha bir çok sebebin AKP’nin seçim başarısızlığında elbette ama az çok payı var.
Ama bütün bunlar birer sonuçtur. Sebep değildir.
“Değişmesinin vakti gelmiş politikalarımızı tartışmadan seçim yenilgisini 2028’de zafere dönüştürmemiz mümkün değil”
AKP için gerçek yüzleşme alanı, son on yılın iç ve dış politikasını şekillendiren siyasi paradigmalarda aranmalıdır.
Siyasi paradigmalarımızın şekillendirdiği, ama değişmesinin de vakti gelmiş politikalarımızı tartışmadan ve gündeme getirmeden, bu seçim yenilgisini 2028’de zafere dönüştürmemiz mümkün değildir.
Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi güneşe maruz kalan buz gibi erir gideriz.
Diyeceğim gerçek yüzleşme olabilmesi için insanlara asgarisinden bir tartışma özgürlüğü ve fırsat ortamı sunulabilmelidir.
Kimse, acaba yazar ve konuşursam siyasi istikbalim işim gücüm ne olur gibi bir endişeyle hareket etmeye zorlanmamalıdır!
“‘GERÇEK BİR YÜZLEŞME’ YAŞAYAMAYIZ”
Partimizin sembolü haline gelmiş bir dostumuz, partimizin siyasi ve hukuki işler başkanı olarak konuşur bir başka dostumuz “devlet adına kayıt” tutarsa, hiçbirimiz Cumhurbaşkanımızın bizi davet ettiği yüzleşmeyle ‘gerçek bir yüzleşme’ yaşayamayız.
Kimse kimsenin yurtseverliğini ve bin yıllık tarihin getirdiği bütün belaların içinden her defasında Türkler’in ve Kürtler’in silah ve kalem yoldaşlığı sonucu küllerinden yeniden doğan bu güzelim, bu aşık olunası ülkeye aidiyet duygusunu sorgulayacak hak ve yetkiye sahip değildir!
“BÖLÜCÜ” MÜ SAYILACAKLAR?”
Van’da mazbatanın hak eden sahibine, YSK onayından geçmiş ve seçilmesinde bir engel görülmemiş DEM Adayı Abdullah Zeydan’a verilmemesini doğru bulmayan partinin kurucusu arkadaşlarımız ve milletvekillerimiz şu bu sayılacak ve susturulacaksa- seçim yenilgisinin en büyük kısmı Kürt mahallesinde yaşanmışken- parti içindeki Kürt aktörlerin fikirlerini özgürce ifade etmelerini nasıl bekleyebiliriz?
Onlar da “devletin istediği doğrultuda konuşmazlarsa” kayıt altına mı alınacaklar, film başa sarılıp “aslında bölücü” mü sayılacaklar?!!!
“HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ”
Güneydoğu’da 2015 seçimleri gibi bir sonucun dokuz yıl sonra yeniden yaşanmasının, Diyarbakır’da yüzde 16’da kalmanın, Van’da sıfır çekmenin sebeplerini AKP’li Kürtler kendi aralarında ve partileriyle nasıl konuşabilecek, yüzleşebilecekler?!
Hiç bir şey olmamış gibi davranamayız.
Bin yıl sonra en zor ve çetrefilli bir süreçte tarihin AKP’ye ve liderine sunduğu tarihi misyona uygun bir ilerleme ve yol haritasını yeniden tasarlamak ve bunu mümkün kılacak özgür bir tartışma ortamını inşa etmek hepimizin sorumluluğundadır, yoksa partimize de, liderimize de, devletimize de, bu ülkeye de yazık olur.”